top of page

Türkiye’de Girişimcilik Anatomisi



Gerek üniversitelerde, gerek iş çevrelerinde en çok konuşulan konulardan belki de biri girişimcilik, diğeri ise inovasyondur! Gerçekten de, eğlence aktiviteleri haricinde nerde bir üniversite ve iş çevresi ile ilgili bir aktivite varsa büyük çoğunluğunda girişimcilik ve inovasyon en popüler konulardan ikisi. İnovasyon , girişimcilik ile doğrudan bağlantılı ve onun içinde bir alt konu kabul edilirse kanaatimize göre inovasyondan önce tartışılması gereken konu girişimciliktir.


Girişimcilik en genel ifadeyle kar amacı ile riski üstüne alan ve iş kuran kişinin yaptığı atılımdır. İlk kez ortaçağda kullanılan bu kelimenin entreprendere kökünden geldiği yani ‘iş yapan’ anlamına geldiği görülüyor. Bu tanım zaman içinde değişti, gelişti ve özellikle 20. yüzyılda daha çok risk alma, yenilikleri yakalama, fırsatları değerlendirme ve tüm bunların hayata geçirilme süreci olarak anlamlandırılmaya başladı. Bu kapsamda Türkiye’de kullanılan “esnaflık” terimi de aslında bir girişimciliktir. Veya İngilizcede kullanılan “startap” terimi de bir girişimciliktir. Startap, daha çok Hızlı büyüme için tasarımlanmış ve buna müsait, teknolojiyi sunan ve kullanan, geniş kitlelere hitap eden ve sunduğu hizmeti kullanıcıya ulaştıran, ihtiyaç gideren (yeri geldiğinde ihtiyaç haline dönüştüren), sürekliliğe sahip ve gelişmeye -geliştirmeye- müsait fikirlere dayalı girişimlerdir. Her halükarda girişimcilikte bir yeni veya eski fikirlere dayalı bir iş kurma vardır, buna karşın potansiyel müşterilere veya müşterilere bir satış önerilerek, bu satışın gerçekleşmesi ile gelir hedeflenir. Gelir varsa ve istenen seviyesinde ise “KÂR” vardır, yoksa zarar ve sonra girişimin yok olma tehlikesi vardır. Yani RİSK vardır.


Girişimcilik serbest piyasa ve liberal ekonomilerde ekonomik canlanma ve zenginliği getirmesinden dolayı teşvik edilen ve önerilen bir unsurdur. Hatta serbest piyasanın en temel unsurudur girişimcilik. Eski Sovyet sistemi gibi yönetim sistemleri dünyada pek kalmadığından dolayı girişimciliği hemen hemen tüm ülkeler teşvik eder. Bu kapsamda girişimcilik devlet tarafından, sanayi ve ticaret odaları gibi örgütler tarafından , sivil toplum örgütleri tarafından ve iş çevrelerince desteklenir. Özellikle yeni mezun öğrencilerin” ille de yeni bir işe girmeye uğraşmamaları, eğer yeni fikirleri varsa girişimci olmaları” önerilir. Hatta öyle ki bu önerilere örnek olarak “FACEBOOK” ve “GOOGLE” gibi girişimci hikâyeleri verilerek “maaşa talim etmek” yerine “nasıl kısa zamanda zengin olacakları” teşvik edilir. Hatta devlet işi pozitif yönde abartır ve derki yeni girişimcilere “nakit para” vereceğini söyler ve gerçekten de bunu yapar.


Girişimcilik ile ilgili yapılan tüm haber, yorum, faaliyet, uygulama ve hatta kanun ve yönetmeliklere bakıldığında gerçekten de büyük bir yönlendirme ve teşvik vardır. Bunların bir çoğu doğru söylem ve eylemlerdir. Çünkü bir ülkede girişimcilik yoksa insanların yasal yollardan daha zengin, müreffeh ve hatta özgürce düşüncelerini gerçekleştirme şansı olamaz. Bu şansın artması girişimciliğin kolaylaşması ve tercih edilen bir yol olmasına bakılır.


Girişimcilik bir çok ülke gibi Türkiye’de de teşvik edilen bir sistemdir. Gerçekten de Anadolu insanının yapısı girişimciliğe daha uygundur. Belki de “göçebe” bir toplum oluşundan olsa gerek diğer ülke insanlarına göre, mesela bir Rus veya Avrupa vatandaşına göre daha girişimci bir ruha sahiptir. Ülkemiz insanı yaradılış olarak böyle bir avantaja sahip iken, tüm kamu kurumları ve toplumla böyle olumlu yönlendirmeler varken” girişimcilikte gerçekten beklenen başarılar var mıdır ?” sorusuna cevap maalesef koca bir HAYIR dır. Kanaatimize göre bunun en büyük nedeni girişimcilikteki “RİSK” olgusunun gerçekten iyi anlaşılamamasıdır. Risk derken insanlar genelde bir satışı yapma veya yapamama olarak, veya bir girişimin başarılı olması veya olamaması olarak algılanır. Evet bu doğrudur. Ama bundan çok risk aslında “başarısız olmak”, “parasız kalmak”, ve hatta “aç kalmaktır”. Kim sabit maaş varken bu riskleri göze alır. Üstelik yapılan girişimlerin bir çoğu başarısız olurken . Diğer yandan girişimcilik ekosistemi aslında Türkiye’de yoktur gerçek anlamıyla. Devlet her yönü ile gençleri girişimciliğe yönlendirir. Ama bir de girişimci olduktan sonraki durumuna bakılırsa pek de girişimciliği destekler bir ortam yoktur. Örneğin bir kişi şirket kurduğunda sosyal güvenlik kaydı şarttır ki bu girişimci için Bağ-Kur’lu olmak anlamına gelir. Eğer kurduğu şirket bir LTD veya A.Ş. ise bağ-kur için harcadığı parayı gider olarak gösteremez. Diğer yandan kiralık bir ofis tuttuğunda verdiği kiranın %20’sini stopaj vergisi olarak öder. Eğer bir mühendis veya işletme mezunu yeni mezun çalıştırmaya kalkarsa brüt maaşının ortalama %37’sini SGK primi ve işsizlik payı olarak ödeyecektir. Bundan ayrı olarak%20 ile 35 arasında brüt maaşın vergisini verecektir. Bu değerler üzerine bir kişiye verdiği maaşın yaklaşık %60-70’ini SGK primi ve vergi olarak verecektir. Sattığı ürün ve hizmetlerde KDV vergisi ortalama %18 ödeyecektir. Bir çok kişi KDV’nin gerçek anlamda bir vergi olmadığını, satıştan alınan KDV’nin giderlerden düştüğünü söyler. Ancak böyle değildir. İşveren KDV’yi devlet adına müşteriden alır. Müşteri verdiği paraya bakar. Tüm bu şartlarda eğer kâr edebilirse elde ettiği kârdan %20 kurumlar vergisi ödeyecektir. Bu kurumlar vergisinden sonra girişimci kendi girişim şirketinden bir maaş veya kâr payı almak isterse aldığı paraya göre %20 ile %35 arasında ek gelir vergisi ödeyecektir. Yani işin aslı iş hesaba gelince girişimcilik aslında pek kolay değil gibi gözüküyor.


Peki buna rağmen başarılı olanlar var mı ? Sayıları çok düşük olsa da evet, var. Bu güzel bir şey. Diğer güzel bir şey, bu durum sadece Türkiye için değil hemen hemen tüm ülkelerde de bu vergi sorunu vardır. Ancak bazı ülkeler, yüksek verginin girişimciliği engellediğini görmüş ve vergileri düşürmüştür. Örneğin Singapur ve İrlanda’da vergiler genel olarak düşüktür. Hatta İrlanda’da gelir vergisi oranı %13 civarında olmasından dolayı bir çok elektronik ve yazılım şirketinin (apple gibi) merkezleri, en azından finans yönetim merkezleri bu ülkededir. Bu vergi sorununu gören Amerika’nın son başkanı Trump her ne kadar ırkçı söylemleri olsa da sanayi ve iş çevreleri tarafından desteklenmiştir. Trump, Amerika’daki vergi oranlarını düşürerek tıpkı daha önce Reagen’nin yaptığı gibi Amerikan ekonomisini daha rekabetçi hale getirme ihtimali yüksektir.


Girişimcilikte vergi sorunu bir yana bürokrasi ve teşvikler de etken unsurlardır. Örneğin Türkiye’de girişimciliği desteklemek için bir çok teşvik vardır. Ancak bunlar daha çok genç girişimcilere dönüktür. Bu kanaatimize göre eksik bir uygulamadır. Oysa birkaç kez attan düşmüş birinin ata binmesi daha farklıdır. Dolayısı ile piyasada tecrübe kazanmış birinin de desteklenmesi gerekir. Diğer yandan devlet tarafından verilen desteklerin, sadece girişimcilik ile ilgili değil, tüm desteklerin fazla abartılmaması gerekir. Çünkü devlet destekleri yine vergi toplanarak verilir. Yani ne kadar çok destek , o kadar çok vergi demektir. Devlet desteklerini arttırmak yerine Türkiye’deki bürokrasinin azaltılması, mal ve hizmet ticaretinin kolaylaştırılması ve en önemlisi paranın bollaştırılması ile girişimcilik ortamının daha da iyi olacağı aşikârdır.


Nihai olarak belirtmek gerekir ki girişimcilik her ne kadar büyük riskler içerse de maaşlı çalışmaktan iyidir. En azından bir ülkede girişimci sayısının veya girişimci düşünen maaşlı sayısının daha fazla olması gerekir. Kuşkusuz Her insanın karakteri bir değildir. Kimileri riski sevmez. İşini iyi yapar ve maaşını alır. Bu da çok önemlidir. Ama girişimci yoksa bu kişilere iş olamaz! Dolayısı ile Türkiye , girişimcilikle kalkınacaktır. Bunun için girişimciliğin önündeki tüm engeller, eğitim, vergi, bürokrasi, yüksek faiz vs. tüm engeller kaldırılmalıdır. Bunlar olmazsa girişimcilik kitaplarda geçen hikayelerden farklı olmayacaktır.

GÜNDEM

bottom of page